Siverek Çevre İncelemesi
Siverek Çevre İncelemesi
Tarihi
Siverek, sönmüş, bir yanardağ
olan Karacadağ'ın batısında, Fırat'a doğru uzanan bölgede,
Diyarbakır-Şanlıurfa-Adıyaman arasındaki üçgen kurulmuş bir şehirdir.
Tarihi, Sümer ve Asurlulara kadar uzanan şehir, Asurlular döneminde yığma bir tepe üzerine inşa edilen kale etrafında kurulmuştur. Şehire hükmedenler tarafından zaman zaman onarılan kalenin son olarak Bizans İmparatoru II.Costantin tarafından Diyarbakır'a gelecek saldırıları önlemek ve çevredeki önemli yolları kontrol altına almak amacıyla yeniden tamir ettirilmiştir. Tarihte pek çok medeniyetlere beşiklik eden ve değişik milletlerin hakimiyetine giren Siverek, Milattan sonra Araplar, İranlılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlı İdarelerinde çok mamur günler geçirdiği gibi, çeşitli savaşlarda tahrip edilip yıkık bir köy halini aldığı zamanlar da olmuştur. Diyarbakır'ın fethinden önce Halid b.Velid tarafından eyalet merkezi olmuş, daha sonra Bizanslıların idaresinde Batlamyus'un rivayetine göre Kontopolis'lik yapmıştır. Selçukluların Anadolu'ya girmesiyle, Melikşahın komutanlarından Bozan Bey tarafından (1097) Urfa Kontluğuna,daha sonra Musul Atabeyi Nureddin Zengi idaresine geçmiştir. 1400'lerde Timur'un tahribatından nasibini alan Siverek sırasıyla Mısırlıların (1426), Akkoyunluların (1435), bilahere İranlıların eline (1451) geçmiştir. Yavuz Sultan Selim'in Ridaniye Savaşı dönüşünde (1517) Osmanlı idaresine geçen şehir, İranlılar tarafından tekrar zapt edilmişse de, bu uzun sürmemiş, 1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından tekrar Osmanlıların idaresine geçmiş ve Harput eyaletine bağlı bir kaza merkezi yapılmıştır. Osmanlı idarecileri tarafından zamanla şehire camiler, hanlar, medreseler, hamamlar ve çarşılar yapılıp kalesi tamir edilerek, 1908 yılında mutasarraflık yapılarak Çermik, Hilvan (Karacurun), Viranşehir Siverek'e bağlandı.
İşte
Siverek'in Cumhuriyet devri macerasının başlangıcı... 1926'dan 1996'ya kadar
tam 70 yıl... Evet tam 70 yıl... Bu uzun yıllar içinde Siverek geniş arazisi,
verimli toprakları, mücadeleci ve çalışkan insanları ile pek çok il merkezini
sosyal ve kültürel açıdan geride bırakarak, ama maalesef çok acı günler
yaşayarak, günümüze bir mücadelenin (il olma mücadelesinin) adeta sembolleşen
şehri olarak Türkiye gündemine yerleşmiştir.
Türkiye genelinde kültür ve ilim dünyamıza pek çok değerli isimler armağan eden Siverek, maalesef belli başlı üç nedenle kendisine layık olan ve gelmesi gereken yere gelememiştir.
1.Aşiretler arasında bitip tükenmek bilmeyen ve bölgede adeta sosyal bir
kangren olan kan davaları ve ölümler... Yerleşik hayatı cehenneme çeviren kan
davalarının sosyal ve ekonomik, hatta zirai hayata getirdiği zararları yeri
geldikçe inceleyeceğiz.
2.1970'lerden sonra başlayan anarşi ve terör olayları,Siverek'i ve çevresini çalkalamış,şehri zaman zaman yaşanmaz bir hale getirmiştir. Bunun neticesi olarak pek çok insan ve bilhassa zengin ve şehirli tabaka Siverek'i terk etmiştir.Bunun yanı sıra okumuş kitle de büyük şehirlere giderek beyin ve sermaye göçüne sebep olmuşlardır.
3.Siverek'in ilçe merkezi olarak kalması ilçede gerekli alt
yapı ve yatırımların yapılmamasına neden olmuş.Diyarbakır ile Şanlıurfa illeri
arasında sıkışmış, bu iki büyük il ile rekabet imkanı da olmadığından buralara
da büyük oranda sermaye ve yetişmiş insan gücü vermiştir.
Siverek'te yapılması gereken ve Siverek'in hakkı olan özel ve kamu yatırımları
maalesef yukarıda sayılan üç nedenle çevre illere kaymıştır.Kısaca bugün
Siverek,sosyal, kültürel,ekonomik,sanayi ve idari yönden olması gereken yerde
değildir.
Öncelikle
itiraf edelim ki bu kitabın hazırlanmasında emeği geçen arkadaşlar,bu işe
gönüllü ve pek çok zorluğu ve imkansızlığı göze alarak girişmişlerdir. Tarihi
ve arkeolojik araştırmalarda,ekipman ve finans ihtiyacı herkesin malumudur.Bizler
maalesef bu imkandan mahrumduk.Geçmişin derinliklerine fazla
uzanamadık.İmkanlarımız buna elvermedi. Ayrıca bir bölgeyi etraflı bir şekilde
tam olarak ortaya koyabilmek için, tarih, arkeoloji, antropoloji, coğrafya,
sosyoloji, edebiyat gibi bilim dallarının uzmanlarına ihtiyaç vardır. Bizler
tamamiyle bu konuların uzmanı olduğumuz ve dört dörtlük bir çalışma ortaya
KÜLTÜR
ESKİ HÜKÜMET KONAĞI ve
GAZİ PAŞA İLKOKULU
1903
Yılında Sultan Abdülhamid'in emri ile yapılmıştır.Bu binaların yapımında
zamanın belediye başkanı Cudi Paşa ile Kaymakam Kemal Bey'in girişimleri etkili
olmuştur.Hükümet konağı binası kare planlı,iki katlı ve kesme taşlardan inşa
edilen binanın ön cephesinde 6 sütunlu bir eyvan bulunmaktadır.Aynı inşaat 1908
yılında bitirilmiş ve aynı yıl Mutasarrıflık olan Siverek'e atanan ilk
mutasarrıf Macit Bey tarafından hizmete açılmıştır.Daha sonra vilayet sarayı ve
Siverek ilçe olduktan sonra hükümet konağı olarak kullanılmıştır.1980 yılında
meydana gelen yangında binanın ahşap kısımları yanmıştır.Siverek'in bu görkemli
tarihi binası Anıtlar Yüksek Kurulu tarafında koruma altına alınmışsa da henüz
ciddi bir onarım yapılmamıştır.
Yaklaşık 1750 yıllarında
kalenin güneyinde yapılan araştırmalar sırasında bulunmuştur.İç odalarından
birinin duvarında bulunan aslan başı kabartması Hitit sanatının özelliklerini
yansıtmaktadır.Rivayete göre kral ailesi kalenin içindeki gizli bir geçitle bu
hamama gelirmiş.Ancak hamam yeniden kullanılmak üzere tamir edilirken bu
tamirat sırasında hamam bütün tarihi özelliklerini kaybetmiştir.
Siverek kalesinin doğusundaki bu hamam da Osmanlı mimarisinin güzel
örneklerinden biridir. Ancak zamanında korumaya alınmadığından büyük ölçüde
tahrip olmuştur Bugün Siverek Spor Klubü tarafından kullanılmaktadır.
Siverek'te bulunan tarihi Cıncıklı Hamamı da Osmanlı Mimarisi eseridir. Hala
kullanılmaktadır.
HANLAR
Osmanlı döneminde sayısı
13 olan hanlardan bu gün eski özelliğini koruyan Gümrük Hanı, Hacı
Yusuf,Kirazlar, ve Osman Paşa Hanlarıdır. Diğerleri ya kısmen değiştirilmiş, ya
da beton yapılarla tamamı değiştirilmiştir.Gümrük Hanı bir dönem belediye
binası olarak kullanılmıştır.Bu gün keçeciler başta olmak üzere değişik esnaf
tarafından kullanılmaktadır.
SERAP ÇEŞMESİ (İNİYE
SEREBİ)
Yeraltı hamamından
HACI PINARI
1933 yılında Usta Yane tarafından
Selçuklu mimari üslubuyla yapılmış güzel eserlerden birisidir. Tahrip edilen
çeşme 1985 yılında Siverek Belediyesi tarafından onarılmış ve hala
kullanılmaktadır.
SİVEREK KALESİ
Yeryüzündeki tüm canlılarda
olduğu gibi, insanlar da hayatlarını sürdürebilmek için, yaşam şartlarına uygun
olan yerleri seçerler.Buralarda iaşe, barınma ,ulaşım,emniyet ve buna benzer
ihtiyaçların temin edilebilmesi göz önünde bulundurulur.Sulak ve verimli
araziler ile ulaşım ve savunmaya elverişli yüksek yerler, eski zamandan beri
insanların reğbet ettikleri mekanlar olmuştur.Bunun ,için savunma amaçlı yüksek
ve müstahkem kaleler yapılır, düşman saldırıları karşısında halk kalelere girip
kapılar kapatıldıktan sonra savunmaya geçilirdi. İşte Siverek şehrinin, önce
üzerinde sonra etrafında kurulduğu kale de, bütün bu şartları taşımaktaydı.
Tarihi
kaynaklara göre, Siverek kalesi Asurlar döneminde taş ve toprak yığınlarından
meydana getirilen suni bir höyüğün üzerine kurulmuştur. Yerden 30-
Siverek'in
yüzeysel şeklini incelediğimizde,şehrin doğusu batısın dan yüksektir.Şehrin
doğusundan başlayan yükseklik batıya doğru inişli olarak alçalır.Kaleye kadar
iner,bu iniş kaleyi geçtikten sonra da devam ederek şehrin batısına doğru 700
Mezopotamya,
bildiğimiz gibi Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında kalan topraklardır Bu topraklar
ise, yeryüzünün en verimli topraklarındandır Bunun için yeryüzünün ilk yerleşim
merkezleri buralarda kurulmuştur.Tarihte buraya uygarlıklar ve medeniyetler
beşiği denilmiştir.İşte Siverek de bu uygarlıklar ve medeniyet merkezinde yer
almaktadır.
Bölgede
yapılan çok az kazı ve incelemelerde bile yörenin tarihi önemi rahatlıkla
görülmüştür.Ciddi kazı ve araştırmalar yapıldığında ise nelerin ortaya
çıkacağını düşündükçe bu yörelere önem verilmeyişinin üzüntüsünü yaşamamak elde
değildir.
Yukarıda da
belirttiğimiz gibi bazı kaynaklardaki bilgilere göre Siverek kalesi Asurlular
döneminde yapılmıştır. Ünlü tarihçi Batlamyus Siverek kalesi hakkında şunları
kaydetmektedir Konttopolis (Siverek) kalesi Asur medeniyetinden kalan büyük
kesme taşlarla inşa edilmiştir.Romalılar hazır bulduklar malzeme ile
yükseltikleri sur ve burçları Mezopotamya'nın en müstahkem kalesi haline
getirmişlerdir, fakat Şapur I.in kuvvetleri karşısında şehir yandı, kül oldu
halkı hep kılıçtan geçirildi. Yine aynı tarihçi Buranın Konttopolis şehri
olduğunu iddia eder.Bizans imparatoru II.Konstantın Diyarbakır'a aşağı ve
yukarı Mezopotamya yöresinden gelecek saldırıları önleyebilmek için şehrin
ortasındaki yığma tepe üzerine bir kale inşa ettirmiştir.
Viranşehir
varidat katibi Siverekli Abdülcelilzade Zühtü (Bayar) kendi el yazma KEŞKÜL
isimli eserinde kale hakkında şöyle demektedir Ahiren(sonra) Diyarbakır
Sasaniyan'e (sasanilere) intikal ettiğinden Siverek dahi Rumlar eline geçmiş
idi, bir müddet sonra Rumlar, Diyarbekiri'de elde ederek Konstantiniye
kayserinden II.Konstantin Diyarbekir'in surunu ve Siverek'in kalesini yevmi
(günlük) bin amele işletmek suretiyle inşasına başlamış ise de ikmal edilmeden,
Diyarbekir Şapur tarafından zapt edilmiş ve tekrar Rumlar eline geçtiğinde Rustinpanos
tarafından natamam (yarım)kalan Diyarbekir suru istihkamatı ikmal edildiği gibi
Siverek kalesini ve istihkamatını dahi yaptırmıştır... Rivayete göre yevmi bin
amele ve üç yüz usta çalıştırılmak suretiyle 10 senede ikmaline muvaffak
olunmuştur.
Şu anda
(1996) tam bir harabe halinde olan kalenin taş ve toprak karışımı destekleme
duvarlarının bir kısmı hala durmaktadır.
Kalenin
kuzey doğusundan başlayıp doğuya doğru uzanan ve güney çevresinde devam edip
güney batı köşesine kadar olan bölümü ise arka bölümün tersine 150 ile
Siverek Çevre İncelemesi Diyarbakır Şanlıurfa Adıyaman hamam Türkiye Abdülcelilzade Zühtü Siverek Belediyesi Gümrük Hanı
2012-12-01 tarihinde Dosyabak.com tarafından Araştırmalar kategorisine eklenen bu içerik toplam 2807 kez ve en son 2024-03-25 19:17:16 tarihinde görüntülenmiş.